
“Lost in Space”
Yaklaşık 30 yıl sonrasında uzayda geçen bu yapımda Robinson ailesinin yaşadıkları ve maceraları anlatılıyor. Klasik bir uzay dizisinden çok aile temasının da işlenmiş olması yapıma samimiyet ve içtenlik katıyor bu da izleyiciyi kendine çekiyor. Prodüksiyonu ise gerçekten çok başarılı. Hikaye ilerledikçe de nereye doğru yönleneceği merakla bekliyorsunuz. Bir robotun bir çocuğun nasıl en iyi dostu olabileceğini göreceksiniz. Mutlaka izlenecekler arasında.

“The Handmaid’s Tale”
Feminist bir distopya oluşumunu anlatan dizi karamsar bir dünyayı resmediliyor. ,Kadınlar devlet malı olarak kabul edilerek metalaştırılıyor. Kadınların hiçbir vasıflarının olmadığı sadece doğurganlıklarının kullanıldığı hatta buna göre sınıflandırıldıkları yeni bir dünya. Oldukça acımaz koşullar içinde hayatta kalmaya çalışan damızlık kadınların hikayesi. Ve bu yapımı diğer dizilerden ayıran bir diğer özelliği ise eğlence vaat etmek yerine izleyiciyi uyarması. Tecavüz diye adlandırılması gereken olayın “seremoni” adı altında komutanların yanlarında eşleri de varken damızlıklara uyguladıkları duygusal şiddet aslında. Böylesi bir toplumsal yapının kadınları ve de erkekleri nasıl bir hale getirebileceğini gözler önüne sermesi izleyiciyi kendine çeken bir detay. Elizabeth Moss ise oyunculuk performansıyla göz dolduruyor gerçekten yaşadığı kayıplara karşı kendi doğruları uğruna savaşmaktan vazgeçmeyen Offred karakteri ile.

“Orphan Black”
Tatiana Maslany’ nin 7 farklı karakteri aynı anda oynayıp ödüle aday olduğu bu dizi çok farklı türden bir yapım. Hayatı çalkantılı bir durumdayken Sarah ona çok benzeyen birinin intihar etmesine tanıklık eder ve onun kimliğini çalar. Hikaye de tam buradan itibaren açılır. Zaman ilerledikçe kendine benzeyen bir sürü klonu olduğunu anlar ve onları bulduğunda ne yapacağı ise kendine de sürpriz olur. Aralarındaki bağ ve iletişim kız kardeş kavramını daha da hissettiriyor aralarındaki. Hikaye sizi izledikçe klonların içine daha çok çekecek.